İslam Hukuku ve AAOIFI Standartları Açısından Altın

Mevzuat 22.05.2018, 01:43
İslam Hukuku ve AAOIFI Standartları Açısından Altın

SFA İslami Finans Danışmanlık Kurulu Başkanı Mehmet Odabaşı

Altın ve gümüş, klasik fıkhı yaklaşım açısından ziynet, külçe, hurda, takı vs. olup olmadığına bakılmaksızın bütün türleriyle para olarak görülür. Devletler tarafından bastırılan, satın alma gücü olan ve değişim aracı olarak kabul gören varlıklar da para sayılır.

Altın ve gümüş konulu mübadele işlemlerinin faize (ribâ) yol açmaması için Peygamber Efendimiz bazı kurallar getirmiştir. Buna göre altın ve gümüş kendi cinsiyle mübadele edilecekse bedellerin peşin olarak karşılıklı teslim edilmesi ve eşit miktarda olması, değişimin farklı cinsler arasında olması hâlinde sadece bedellerin peşin olarak karşılıklı teslimi şart koşulmuştur. (Müslim, “Müsâķāt”, 75-85). Buna göre AAOIFI Fıkıh Kurulu’nun da kabul ettiği klasik görüşe göre gerçek para sayılan altın ve gümüş ile para hükmünde olan döviz türleri vadeli olarak alınıp satılamaz; işlemlerin peşin olması gerekir. Aynı cins para mübadelesi işlemlerinde peşin şartına ek olarak eşitlik şartı da aranır.

“Altın ve gümüş konulu mübadele işlemlerinin faize yol açmaması için Peygamber Efendimiz bazı kurallar getirmiştir”

Sarf akdiyle ilgili bu genel bilgilerden sonra AAOIFI Fıkıh Kurulu’nun yayınlamış olduğu 57 numaralı altın standardında yer verilen ve İslami finans açısından öncelikli olarak bilinmesi gerektiğini düşündüğümüz hükümleri bazı açıklamalarla şöyle sıralayabiliriz:

1. Para (altın, gümüş ve döviz) ticaretinde bedellerin karşılıklı teslimi fiziken olabileceği gibi (hakiki teslim) banka hesabına geçmek suretiyle veya altını temsil eden bir aracı teslim almak yoluyla hükmen de olabilir (hükmî teslim). Çünkü paranın bu yollarla teslim edilmesi hukuki sonuçları, risk ve değer artışının alıcıya geçmesi, tasarruf imkânı sunması bakımından hakiki teslim gücünde olmaktadır. Bu işlemin temel şartı satılan paranın gerçekten satıcıda bulunması ve karşılığında peşin alınmak suretiyle müşteriye üzerinde tasarruf edebileceği herhangi bir yolla teslim edilmiş olmasıdır.

2. Tarafların belirli bir vadede belirli bir fiyat üzerinden altın alım ve satımı için birbirlerine vaat vermeleri caizdir. Ancak vaat işlemi her iki taraf için de bağlayıcı nitelikte olamaz. Prensip olarak bedellerin vadeli olduğu altın satışı caiz olmamakla birlikte alternatif olarak vaat yöntemine başvurulur. Vaat yoluyla gerçekleştirilen işlemin vadesi geldiğinde taraflar mübadele işlemini yapmaya karar verirlerse, işlemin nakdi uzlaşı yoluyla değil, bedellerin karşılıklı olarak teslim edilmek suretiyle tamamlanması gerekir.

3. Farklı ayarlarda olan altınlar mübadele edilirken, bedellerin karşılıklı teslim edilmesi ve her iki bedelde bulunan saf altın miktarının ağırlık bakımından birbirlerine eşit olması şartları aranır. AAOIFI Fıkıh Kurulu bu kararında klasik fıkhî yaklaşımdan ayrılmış ve bize göre de isabetli bir karar vermiştir. Klasik yaklaşımı esas alarak farklı ayarlardaki altınları birbirinin dengi saymak adil olmadığı gibi aslında Peygamber Efendimizin de ifade buyurduğu misli misline olma şartını da ihlal etmektedir.

4. Altının, mal kullanım hakkı (menfaat) veya hizmet gibi altın, gümüş ve para dışında bir varlık karşılığında peşin veya vadeli olarak satılması caizdir.

5. Sözleşme sırasında, sermaye olarak kullanılacak döviz cinsi karşılığı değerlemesi yapıldıktan sonra altının müşareke, mudarebe ve yatırım vekâleti işlemleri için sermaye olarak kullanılması caizdir.

6. Asli varlığı tüketilmeksizin kendisinden yararlanılması mümkün olan altının kiralanması ve kira ücretinin altın olarak ödenmesi caizdir. Ancak günümüzde bazı kuyumcuların bu hükmü suistimal ettikleri açıktır. Altın, kira adı altında faizli işlemlere konu edilmektedir. Örneğin; düğün, nişan gibi özel günler için ücreti karşılığında takı kiralayıp kullanmak ve kira süresi sonunda iade etmek, altın tüketilmeyip aynı şekilde iade edildiği için caiz iken, altını kira adı altında alıp tüketmek ve belirlenen süre sonunda daha fazlasıyla geri ödemek ya da süre sonunda aynı miktarda altın verip belirli vadelerde fazla tutarda ödeme yapmak faizli borç sayılır.

7. Altınla ilgili fıkhi hükümlerin tamamı gümüş için de geçerlidir.

8. İçeriğindeki varlıkların tamamı altın olan yatırım sertifikaları (sukuk), yatırım fonları ve borsa yatırım fonları altın hükümlerine tabidir.

9. Altın satıcısı bizzat kartı ihraç eden banka olsa bile, altının bedelini bankamatik kartı, kredilendirilemeyen kredi kartı veya kredilendirilebilir kredi kartına alternatif olabilecek fıkhî kurallara uygun bir araçla ödemek caizdir.

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!

Gelişmelerden Haberdar Olun

@