Teknolojiyi Üreten Bir Türkiye Olmak İçin Çalışıyoruz

Dijitalleşen dünyayla birlikte gündeme gelen birçok önemli başlığı, Türkiye özelinde T.C. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Dr. Ali Taha Koç ile masaya yatırdık Dünyanın küresel bir salgınla mücadele...

12 Mayıs 2020, 15:37
Teknolojiyi Üreten Bir Türkiye Olmak İçin Çalışıyoruz
Dijitalleşen dünyayla birlikte gündeme gelen birçok önemli başlığı, Türkiye özelinde T.C. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Dr. Ali Taha Koç ile masaya yatırdık

Dünyanın küresel bir salgınla mücadele ettiği bu günlerde, T.C. Dijital Dönüşüm Ofisi’nin adını daha sık duyar olduk. Zira kurum tarafından hazırlanan web sitesi sayesinde COVID-19’la ilgili en güncel verilere ulaşmak mümkün hâle geldi ve bilgi kirliliğinin de önüne geçilmiş oldu. Ancak Ofis’in çalışmaları, sadece bununla sınırlı değil. Buradan hareketle Türkiye’nin 2023 vizyonunda önemli bir yere sahip olan T.C. Dijital Dönüşüm Ofisi’nin çalışmalarını, dijital dönüşüm kavramını, siber güvenliğin önemini, Türkiye’nin Millî Teknoloji Hamlesi’ni ve daha pek çok önemli başlığı T.C. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Dr. Ali Taha Koç ile konuştuk. Başkan Koç, siber güvenlik konusunda da bankaların önemli bir role sahip olduğunu belirtti.

DİLERSENİZ İLK OLARAK “DİJİTAL DÖNÜŞÜM” KAVRAMINDAN BAHSEDELİM. DİJİTAL DÖNÜŞÜM NEDİR VE GERÇEKLEŞİRKEN NELERDEN ETKİLENİR? ÖRNEĞİN; KÜLTÜRLERİN YAŞAM ŞARTLARI VE ALIŞKANLIKLARI SÖZKONUSU DÖNÜŞÜME NASIL YANSIR?

Dijital dönüşüm; dijital teknolojilerin kullanımı ve geliştirilmesi yoluyla ekonomik ve sosyal refahın artırılmasına yönelik insan, iş süreçleri ve teknoloji unsurlarında ger- çekleştirilen bütüncül bir dönüşümü ifade etmektedir. Bu kapsamda, dijital dönüşüm kavramından anlaşılması gereken insanların düşünme, davranma ve iş yapma şekillerinin teknoloji ile birlikte dönüşmesidir.

Yaşadığımız dünyada dijitalleşme; hayatın her aşamasına etki ederek üretim yöntemlerini, tüketim alışkanlıklarını, iş yapış şekillerini ve sosyal hayatı yeniden şekillendirmiştir. Yani dijitalleşme, kendi dijital kültürünü oluşturmaktadır. Dolayısıyla kültürlerin yaşam şartları ve alışkanlıklarının sözkonusu dönüşüme nasıl yansıyacağından öte, özellikle çevrim içi sosyal ağlarla hayatımızın her aşamasına giren sanal kimliklerimizin mevcut kültürel yaşam şartlarını nasıl etkileyeceğini değerlendirmek gerekmektedir. Bahsettiğim unsurları ile dijital dönüşüm, bitmeyecek bir yaşam döngüsü oluşturmaktadır.

T.C. CUMHURBAŞKANLIĞI DİJİTAL DÖNÜŞÜM OFİSİ OLARAK TEMEL HEDEFİNİZİN; YERLİ VE MİLLÎ TEKNOLOJİLERİMİZİ DÜNYANIN HER YERİNDE VAZGEÇİLEMEZ KILMAK OLDUĞUNU SÖYLÜYORSUNUZ. BU MİNVALDE GERÇEKLEŞTİRDİĞİNİZ ÇALIŞMALARI VE PROJELERİ DİNLEYEBİLİR MİYİZ?

Bilindiği üzere, küresel rekabet gücünün en belirleyici faktörleri arasında yer alan dijital dönüşüm alanında- ki yatırımlar; ekonomik iyileşme, istihdam ve büyüme göstergesi olarak değerlendirilmekte; dijital dönüşüm ile büyüme arasında doğrudan pozitif bir ilişki kurulmaktadır. Yenilikçi teknolojiler sayesinde teknoloji, üretim yapısı ve hizmet sunum biçimleri hızla değişmektedir. Bu doğrultuda mesleklerin, istihdam piyasasının ve iş gücü niteliklerinin dijital ekonominin gerektirdiği şekilde dönüştürülmesine yönelik çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Günümüzde küresel olarak her alanda olduğu gibi dijital dönüşümde de rekabet hâlindeyiz. Bu rekabette, yalnızca yerli ve millî teknolojilerle öne geçebiliriz. Üzerinde çalıştığımız yerli ve millî teknolojilerimiz ile sağlık başta olmak üzere birçok alanda ülkemizin dijital dönüşümüne katkı sağlamayı hede iyoruz.

Anılan çalışmalar kapsamında, Cumhurbaşkanlığı yerleşkesinde Türkiye’nin ilk yerli ve millî baz istasyonu olan ULAK’ın kurulum işlemleri tamamlanmıştır. Bunun neticesinde ULAK, GSM operatörlerimizin de tercihi hâline gelmiştir. Günümüzde bin 218 adet baz istasyonu, yerli ULAK ile çalışmaktadır ve bu sayının önümüzdeki süreçte arttırılmasına dair faaliyetlerimiz devam etmektedir. Teknolojik altyapı ve tedarik yönetimi konusunda, bilgi ve iletişim teknolojileri (BİT) yatırımlarında yerli katma değeri artırmaya yönelik usul ve esaslara ilişkin çalışma- larımız devam etmektedir. Aynı zamanda veri merkezi konsolidasyonu çalışmaları kapsamında, atıl kapasitenin ihtiyacı olan kurum/kuruluşlarca kullanılmasına yönelik faaliyetlerimizi de sürdürmekteyiz. Yerli ve millî dijital teknolojilerin kamuda kullanımının artırılması yoluyla geliştirilmesi görevimiz kapsamında, ülkemizde ekonomik ve sosyal refahı artırmanın yanı sıra güvenliğe de önem veren bir anlayışla “Millî Teknoloji Hamlesi” projesini yürütmekteyiz. KamuNET’in daha güvenli hâle getirilmesi için geliştirilmesine katkı verdiğimiz yerli ve millî IP Kripto cihazının pilot çalışmaları gerçekleştirilmiş olup kullanımının yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalarımız başlatılmıştır. Teknolojiyi sadece tüketen değil üreten bir Türkiye olmak için çalışıyoruz.

TÜRKİYE’NİN 2023 VİZYONU VE MİLLÎ TEKNOLOJİ HAMLESİ’Nİ DEĞERLENDİRİP BU KONUDA T.C. CUMHURBAŞKANLIĞI DİJİTAL DÖNÜŞÜM OFİSİ’NİN ÜZERİNE DÜŞEN GÖREVLERDEN BAHSEDER MİSİNİZ?

Teknolojik kavramlar aynı zamanda toplumların teknolojiye bakış açılarını ve yaklaşımlarını da yansıtmaktadır. Almanya’da Endüstri 4.0, Japonya’da Toplum 5.0 olarak tanımlanan kavramlar, ülkemizde “Millî Teknoloji Hamlesi” olarak adlandırılmaktadır. Millî Teknoloji Hamlesi, insanı merkeze alan, ekonomik ve sosyal refahı artırmanın yanı sıra güvenliğe de önem veren bir anlayışa sahiptir. Bu kapsamda Millî Teknoloji Hamlemiz; 21. yüzyılın en kıymetli değeri olan veri odaklı bir yaklaşımla şekillenmektedir. Günümüzde artık gücün belirleyicisi, sahip olunan veri ve bunu işleme kabiliyetidir. Bu nedenle dijital çağda sadece veri değil, veriden değer üretme odaklı bir yönetişim anlayışıyla çalışmaktayız.

TEKNOLOJİNİN GELİŞİMİ, KİMİ ZAMAN SİBER RİSKLER VE GÜVENLİK SORUNUNU DA BERABERİNDE GETİREBİLİYOR. BURADAN YOLA ÇIKACAK OLURSAK BANKACILIK ÖZELİNDE SİBER GÜVENLİK KONUSU İÇİN NELER SÖYLERSİNİZ?

Teknolojinin süratle gelişimi ve dijitalleşmenin de buna bağlı olarak hızla evrildiği günümüzde yalnızca teknolojinin değil; süreç ve insanın da dönüşümü ile karşı karşıyayız. Dijital dönüşüm dediğimiz bu olgu, dijital teknolojilerin yaygın kullanımı ile birlikte birçok siber güvenlik riskine de sebebiyet vermektedir. Öte yandan, bugüne kadarki olumsuz örnekler neticesinde, toplumun siber güvenlik konusundaki korkuları artmış durumdadır. Ancak bahse konu risklerle ilgili uyarılarımız, toplumda korku yaratmak amaçlı olmayıp yalnızca farkındalığın oluşmasını sağlamaya yönelikti. Sonuç olarak siber güvenliği hep bir mücadele alanı ve sorunları bertaraf etmek için zorunlu bir eylem olarak tanımladık. Günümüz dünyasında, bu riskleri göz ardı edemesek de artık bakış açımızı değiştiriyoruz. Siber güvenliği; dijital dönüşümü sağlamamız için olmazsa olmaz bir ihtiyaç, yenilikçiliğin gücünü kullanarak ulusal kalkınmamıza destek olabilecek önemli bir faktör, genç yeteneklerimizi ve insan kaynaklarımızı teknolojide dünya ile rekabet edebilecek seviyeye çıkartabilmemiz için büyük bir fırsat olarak görüyoruz. Bu bağlamda özellikle bankacılık sektörünün, tüm dünyanın karşı karşıya bulunduğu siber güvenlik risk ve tehditlerini fırsata çevirmek için çok önemli bir uygulama alanı olduğunu düşünüyorum.

SİBER GÜVENLİK NOKTASINDA YETKİLİLERE OLDUĞU KADAR VATANDAŞLARA DA ÖNEMLİ GÖREVLER DÜŞÜYOR. ÖRNEĞİN HERHANGİ BİR BANKACILIK İŞLEMİNDE MÜŞTERİ, KİŞİSEL BİLGİLERİNİ PAYLAŞTIĞINDA BİR GÜVENLİK ZAFİYETİ OLUŞABİLİYOR. BU NOKTADA BİREYLERİ BİLİNÇLENDİRMEYE YÖNELİK ÇALIŞMALARINIZ BULUNUYOR MU? BANKALARA TAVSİYELERİNİZ NELERDİR?

Bankacılık ve finans sektörlerine yönelik en sık karşılaştığımız siber saldırı türü, gerçekleştirilme kolaylığı ve etkililiği sebebiyle oltalama saldırılarıdır. Oltalama saldırıları, sosyal mühendislik teknikleri ile kritik bilgiyi sahibinden yani kişinin kendisinden alma yöntemini kullanmaktadır. Sosyal mühendislik saldırılarının temelinde, insan davranışlarının derinlemesine analizi sonucunda hassas veriyi kişinin kendisinden elde edebilmek için bireyi ikna edebilecek durumlar oluşturmak yatmaktadır. Tehlikede olduğu hissine kapılan, zor durumda kaldığına inandığı birine yardım etmek isteyen, karşısında güvenilir birinin bulunduğunu zanneden, bir ödül kazanacağını düşünen ve aceleyle karar vermesi beklenen kişileri aldatarak güvenlik riski oluşturacak bir işlem yaptırmak daha kolaydır. Bu konuda, bireyleri bilinçlendirmeye yönelik sosyal medya paylaşımlarını sık sık yapıyoruz. Oltalama saldırıları konusunu düzenlediğimiz CTF (Bayrağı Yakala) yarışmalarında, oltalama tekniğini kullanan kurguları senaryolarımıza dâhil ederek, katılımcılar arasında farkındalık seviyesinin artmasını hedefliyoruz.

Dijital dünyanın güvenliğini sağlamak bir süreçtir ve bu süreçte fark yaratacak olan gelecek nesillerin güvenlik bilinci ile yetişmesidir. Bizler çocukları da dijital dünyanın risklerine karşı bilinçlendirmek amacıyla, sevilen Rafadan Tayfa çizgi filminin Dijital Tayfa versiyonunun hazırlık çalışmalarını sürdürüyoruz. Bankaların da çocukları ve gençleri hedef alan kampanyalar yürüterek güvenli bir gelecek inşa etmemizi sağlayacak siber farkındalık çalışmalarına katkı sağlayabileceğini düşünüyoruz.

BİR RÖPORTAJINIZDA “SİBER GÜVENLİKTE YERLİ VE MİLLÎ ÇÖZÜMLER GELİŞTİRMEK OLMAZSA OLMAZLARIMIZDANDIR.” DEMİŞSİNİZ. BU KONUYU BİR DE KATILIM FİNANS OKURLARI İÇİN DETAYLANDIR MISINIZ?

Belirttiğim üzere günümüz dünyasında devletlerin gücü, veriye ulaşabildikleri ve ulaştıkları veriden anlamlı çıkarımlar yapabildikleri ölçüde artmaktadır. Ancak verileriniz, kolaylıkla size karşı kullanılan bir silaha da dönüşebilir. Bu nedenle veri mahremiyetine büyük önem vermemiz gerekiyor. Son dönemde yaşanan hadiseler, ülkelerin sınırları kadar verilerini ve dijital altyapılarını da korumasının önemini bizlere göstermiştir. Kaynağı ve hedef tespit etmenin uzun zaman aldığı hatta bazen mümkün olamadığı siber saldırıların arttığı bu dönemde, veri güvenliğini yabancı çözümlerle sağlamaya çalışmanın, sınır güvenliğini yabancı askerlere emanet etmekten farksız olduğu kanaatindeyim. Siber güvenlik; kara, hava, deniz ve uzaydan sonra beşinci savaş ortamı olarak ülkeler için ulusal güvenliğin ayrılmaz ve en önemli bileşeni durumundadır. Dolayısıyla bu alanda millî çözümler geliştirmeden tam anlamıyla güvende olduğumuzu söylemek de mümkün olmayacaktır. Yerli ve millî çözümden anlamamız gereken ise bilgi, teknoloji ve insan temelli öz kaynaklarımızla üretilen/desteklenen, bunun yanı sıra özellikle olası bir tehdit ve saldırı anında yabancı unsurlar tarafından kontrol edilemeyen yazılım veya donanım ürünleri olmalıdır.

 

Röportaj Merve Ay
Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!

Gelişmelerden Haberdar Olun

@