Hedefimiz, Türkiye'yi Küresel Yatırım Üssü Yapmak

T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu, Yatırım Ofis’in kuruluş amacını, hedeflerini ve Türk ekonomisine sağladığı katkıları değerlendirdi. “Uluslararası yatırımcıların dikkat etmesi gereken hususların...

16 Temmuz 2020, 16:22
Hedefimiz, Türkiye'yi Küresel Yatırım Üssü Yapmak
T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu, Yatırım Ofis’in kuruluş amacını, hedeflerini ve Türk ekonomisine sağladığı katkıları değerlendirdi.

“Uluslararası yatırımcıların dikkat etmesi gereken hususların başında, politik ve ekonomik istikrar ile öngörülebilir yatırım ortamı geliyor. Türkiye de tüm bu şartları sağlayan ve yatırımcısına her türlü imkânı sunan büyük bir ülke.” diyen T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu; Ofis’in kuruluş amacı, hedefleri, Türkiye ekonomisine sağladığı katkılar ve uluslararası doğrudan yatırımlar özelinde sunulan avantajlar gibi birçok konuyu, Katılım Finans okurları için detaylandırdı.

Yatırımcılara olan destek, yatırım yapıldıktan sonra da devam ediyor


Yatırım Ofisi’nin kuruluş amacı ve üstlendiği görevler nelerdir?

Ofisimiz, 2006 yılında Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde, “Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı” olarak kuruldu. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi ile birlikte ise “Yatırım Ofisi” adıyla doğrudan Cumhurbaşkanlığı’na bağlandı. Şu an da Cumhurbaşkanlığı’na bağlı dört ofisten biri olarak görevimize devam ediyoruz. Temel amacımız; Türkiye’nin ekonomik kalkınmasında ihtiyaç duyulan yatırımların artırılması, ülkemize yatırım yapılmasını özendirmeye yönelik yatırım destekleri ile tanıtım stratejilerinin belirlenmesi ve bunların uygulanması.

Bildiğiniz gibi Türkiye; nitelikli iş gücü, stratejik konumu, güçlü sanayisi ve lojistik altyapısı gibi özellikleriyle yatırım açısından çok önemli avantajlara sahip. Bu avantajların küresel iş dünyasına ve yatırımcılara anlatılması gerekiyor. İşte bu noktada Ofisimizin en temel görevleri; uluslararası doğrudan yatırımcılar nezdinde Türkiye adına farkındalık oluşturmak, ülkemizdeki yatırım fırsatlarını tanıtmak ve yatırımcıları, bu konuda teşvik etmek olarak sıralanıyor. Bunların yanı sıra Yatırım Ofisi olarak yatırım kararı alan müteşebbisleri, bu kararlarından sonra da desteklemeye devam ediyoruz. Yatırımcı şirketin kuruluşundan itibaren, yatırım sürecinin tüm aşamalarında alınması gereken izin, onay ve lisans gibi konularda kamu kurum kuruluşları ile yatırımcı arasında koordinasyon sağlıyoruz. Yatırımcılara olan desteğimiz, yatırım yapıldıktan sonra da devam ediyor. Bizim için genişleme yatırımları çok büyük önem arz ediyor. Ülkemize yatırım yapmış müteşebbislerin büyümeye gitmesini, burada yeni bir tesis açmasını veya mevcut kapasitesini artırmasını da tıpkı sıfır yatırım projelerini desteklediğimiz gibi destekliyoruz. Bu kapsamda yatırımcılarla olan iletişimimiz, yatırımcının işletme döneminde de devam ediyor. Bu bağlamda teknoloji transferine imkân sağlayacak, cari açığı ve ithal bağımlılığını azaltacak, teknoloji yoğun, katma değeri yüksek ve istihdam oluşturan yatırımlara büyük bir önem ve öncelik veriyoruz.

Uluslararası doğrudan yatırım kavramı ve anlayışı ülkemizde yerleşmiş durumda


Yatırım Ofisi’nin başlıca hedeflerinden biri Türkiye’deki yatırım fırsatlarını küresel iş dünyasına tanıtmak ve katma değeri yüksek yatırımları desteklemek. Bu noktada Türkiye’deki yatırım fırsatlarını nasıl değerlendirirsiniz? Türkiye, doğrudan yabancı yatırım konusunda hak ettiği değeri görüyor mu?

Türkiye, 17 yıl önce başlayan siyasi istikrar ve büyük reform yolculuğunda, ihtiyaç duyulan yatırımları teşvik etmeyi titizlikle sürdürüyor. Bu noktada bir hususa dikkat çekmekte fayda var. Sayın Cumhurbaşkanımız 2003’ten bu yana yatırımcıları yabancı olarak değil, uluslararası olarak tanımlıyor. Bu bağlamda teknik tanımlama olarak da “uluslararası doğrudan yatırım” (UDY) kavramı ve anlayışı ülkemizde yerleşmiş durumda. 2002’ye kadar Türkiye’ye gelen doğrudan yatırım miktarı toplam 15 milyar dolarken, son 18 yılda bu rakamın 210 milyar dolara çıkması, Türkiye’nin her geçen yıl yatırım fırsatlarını çok daha iyi değerlendirdiğini gösteriyor. Aynı şekilde, küresel UDY pastasından aldığımız pay da 2002’de yüzde 0,15 seviyesindeyken artık yıllık yüzde 1 seviyesinde. Hedefimiz, bu oranı önümüzdeki beş yıl içinde yüzde 1,5 seviyesine çekmek. Bu süreçte ülkemizin yatırım ortamında ciddi bir iyileşme sağlandı. Dünya Bankası İş Yapma Kolaylığı Endeksi’nde, 2006 yılında 155 ülke içinde 84’üncü sıradaydık. 2019 sonu itibarıyla ise 190 ülke içinde 33’üncü sıraya yükseldik. Hedefimiz, bu endekste Türkiye’nin hak ettiği sıra olan ilk 20’ye girmek. Tüm bu veriler ışığında Türkiye, küresel düzeyde bir yatırım üssü olarak konumunu her geçen gün daha da sağlamlaştırıyor diyebiliriz. Hazine ve Maliye Bakanımızın da vurguladığı gibi ülkemiz; üretim odaklı, ithalatın sadece stratejik alanlarda yapıldığı, aynı zamanda ihracata odaklanan bir ekonomik modelle yoluna devam ediyor. Biz de bu doğrultuda sürdürülebilir, üretim ve ihracat odaklı yatırımları desteklemeye devam ediyoruz.

Yeni yatırım akışlarından ülkemizin daha fazla pay alması için çalışıyoruz


Türkiye; altyapı, enerji, otomotiv ve tarım gibi birçok sektörde faaliyet gösteren bir ülke. Tüm dünyanın atlatmaya çalıştığı Covıd-19 salgınını da göz önünde bulundurduğunuzda, pandemi sonrası süreçte Türkiye’de hangi sektörlerin yatırım anlamında öne çıkacağını düşünüyorsunuz?

Dünya, önümüzdeki yüzyılı etkileyecek değişimlerin yaşandığı bir süreçten geçiyor. Bu süreç bize şunu gösteriyor; COVID-19 salgını gibi beklenmedik krizleri iyi yönetebilen ve önceliklerini değişen koşullara adapte edebilen ülkeler, yarının küresel oyuncuları olacak. Dinamik, rekabetçi, çevik aynı zamanda esnek bir yapıya sahip olan Türkiye, son 18 yıldır istikrarlı yönetimi, sağlık yatırımları, yüksek hastane kapasiteleri, tedavi ve takip süreçlerinde izlenen yöntemler, millî teknoloji hamleleri ve kriz yönetme kabiliyetiyle COVID-19 sürecini başarıyla yöneten ülkelerin başında geliyor. Ülkemizin artık küresel bir oyuncu hâline geldiği otomotiv, savunma sanayisi, makine, sağlık ve turizm alanlarındaki başarısı yadsınamaz. Bu sektörlerde yerli yatırımcıların yanı sıra uluslararası yatırımcıların da ülkemizde daha fazla yatırım yapmasına ihtiyaç var. Ancak dünyadaki gelişmeler neticesinde bu geleneksel sektörler de değişim gösteriyor. Pandemi sonrası süreçte bu dönüşümün sonucu olarak öne çıkacak sektörler; yaşam bilimleri, özellikle biyoteknoloji, otomasyon, mobilite, dijital teknolojiler, yenilenebilir enerji ve tedarik zinciri çözümleri olacaktır. Küresel tedarik zincirlerinin yeniden şekilleneceği, tedarikte güvenliğin öne çıkacağı bir döneme giriyoruz. Bu dönemde ülkemizin, yatırımcılara sağladığı temel değerler ile küresel tedarik zincirlerinde daha kritik bir yer tutacağına ve bu doğrultuda önemli yatırımlar çekeceğine inanıyoruz. Bilhassa uluslararası yatırımcıların, yatırımlarını başka ülkelere kaydıracağı kanaatindeyiz. Bu yeni yatırım akışlarından ülkemizin daha fazla pay alması için çalışıyoruz.

Türkiye’de bürokrasi azaldı iş yapmak kolaylaştı


Türkiye’ye doğrudan yabancı yatırım yapmak isteyenlerin bilmesi gereken en önemli noktalar nelerdir?

Uluslararası yatırımcıların dikkat etmesi gereken hususların başında, politik ve ekonomik istikrar ile öngörülebilir yatırım ortamı geliyor. Türkiye de tüm bu şartları sağlayan ve yatırımcısına her türlü imkânı sunan büyük bir ülke. 2003-2019 yılları arasında ortalama yüzde 5,3 büyüme oranıyla OECD (İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı) ülkeleri arasındaki en hızlı büyümeyi elde eden Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçişle, yatırımcılara daha kolay, hızlı ve öngörülebilir bir yatırım ortamı sağladı. Tüm dünyada ekonomik aktivite çok ciddi oranda yavaşlamışken, 2020’nin ilk çeyreğinde Türkiye ekonomisi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 4,5 büyüdü. Bu başarı, ülkemizin küresel çalkantılara karşı ne kadar dayanıklı olduğunu gösteriyor. Artık Türkiye’de bürokrasi azaldı iş yapmak kolaylaştı ve dijitalleşme sayesinde birçok konuda elektronik ortamda başvuru yapılabiliyor. Örneğin şirket kurmak isteyen bir yatırımcı, aynı gün içinde şirketini kurabiliyor, devlet desteklerine başvurup hızlıca sonuç alabiliyor. Burada şirket kuran uluslararası bir yatırımcı, yerli yatırımcılar ile aynı hak ve yükümlülükleri taşıyor. Dolayısıyla ortaklar yabancı olsa bile, ülkemizde kurulan şirket yerli bir tüzel kişiliğe sahip oluyor. Bu saydıklarımızın çoğunu veya bir kısmını başka ülkeler de sunuyor ancak Türkiye’nin sunmuş olduğu başka avantajlar da mevcut. Bunlar da jeostratejik konum, girişimci ve çalışkan bir iş gücü ile kriz yönetimi. Bunların farkında olan yatırımcılar da krizleri fırsata çevirip Türkiye’deki yatırımlarını artırmaya devam ediyorlar. Yine bir diğer husus da Türkiye’nin uluslararası doğrudan yatırımlara verdiği önemin, söylemin ötesinde kurumsal ve mevzuatsal olarak desteklenmesi. Bu amaçla reformların tek seferlik politikalar olmaması ve değişen koşullara göre yeni reformların yapılması Türkiye’nin yatırım ortamını dinamik ve cazip kılıyor.

İstanbul’u finans merkezi yapmayı hedefliyoruz


Son olarak Ofis’in yatırım alanındaki spesifik çalışmalarından bahseder misiniz?

Geçtiğimiz haftalarda T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanımızın da belirttiği gibi şu an ulusal UDY stratejisi üzerinde çalışıyoruz. Bu strateji belgesi, Kalkınma Planımızın çizdiği vizyonu daha da ileriye taşıyarak tüm kurumlarımıza uluslararası doğrudan yatırımların desteklenmesi konusunda yol gösterici olacak. Ayrıca ülkemizi küresel tedarik zincirlerinde daha üst seviyelere taşıyacak yatırımlara yönelik çalışmalar yürütüyoruz. Şirketlerin üretim öncesi süreçleri, üretim faaliyetleri ve üretim sonrası fonksiyonlarını Türkiye’de yerleşik hâle getirmeye çalışıyoruz. Örnek vermek gerekirse Türkiye’de fabrikası olan bir yatırımcının AR-GE ve tasarım merkezini de ülkemize kazandırmaya çalışıyoruz. Çabamız, Türkiye’nin uluslararası şirketler için bir bölgesel yönetim merkezi olma özelliğini güçlendirmek. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımızın uluslararası iş çevrelerine yaptığı açıklamalarda da değindiği gibi Türkiye, salgın sonrası dönemde özellikle Avrupa, Asya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesi için tedarik zinciri olmaya aday en güçlü ülke. Bir diğer konumuz finansal yatırımcılar. Finansal yatırımcılara da stratejik yatırımcılar kadar önem veriyoruz. Bu kapsamda dünyada “private equity” ve “venture capital” olarak adlandırılan, Türkçe’de genel olarak “girişim sermayesi” veya “özel sermaye” olarak bilinen fonlardan, ülkemize daha fazla yatırım kazandırmaya çalışıyoruz. Ayrıca sözkonusu girişim sermayesi fonlarına yatırım yapan, “limited partner” olarak tabir edilen uluslararası finans kurumları, emeklilik fonları, varlık fonları, aile ofisleri ve varlıklı bireyler gibi büyük ölçekli yatırımcıları da Türkiye’de yatırım yapmak üzere kurulan fonlara yatırım yapmaya davet ediyoruz. Son olarak, sürdürülebilir ekonomik büyümenin gerçekleştirilmesi ve reel ekonominin daha etkin şekilde desteklenmesi için İstanbul’u bir finans merkezi yapma hedefimizi ve katılım finans sistemini destekleyici projeleri öncelemeye gayret gösteriyoruz.

 
Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!

Gelişmelerden Haberdar Olun

@