Faizsiz Finans Sektörünü Geleceğe Hazırlıyoruz

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Uygulama III Daire Başkanı Ömer Çekin; BDDK’nın faaliyet yapısından Türkiye ekonomisi için katılım bankacılığı sektörünün önemine, ülkemizde yatırım yapmak isteyen finansal kuruluşlara...

05 Temmuz 2019, 17:42
Faizsiz Finans Sektörünü Geleceğe Hazırlıyoruz

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Uygulama III Daire Başkanı Ömer Çekin; BDDK’nın faaliyet yapısından Türkiye ekonomisi için katılım bankacılığı sektörünün önemine, ülkemizde yatırım yapmak isteyen finansal kuruluşlara uygulanan prosedürlerden bankacılık sektöründe dijitalleşmeye kadar pek çok konudaki sorularımızı yanıtladı. Çekin, Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB)’nin 2025 yılı için ortaya koyduğu yüzde 15 pazar payı hedefinin yalnızca katılım bankaları olarak değil, bankacılık sektörü içerisindeki faizsiz finansman büyüklüğü olarak okunması gerektiğini ifade etti.

 

BDDK geniş bir operasyonel yapıya sahip. Kurum bünyesindeki uygulama daire başkanlıkları da dolayısıyla oldukça geniş bir sahayı kapsıyor. Uygulama Daire Başkanlığı III’ün görev tanımı çerçevesinde neler söylersiniz?


Kurumumuzun geniş bir yelpazede faaliyetler yürüttüğü konusunda çok haklısınız. Aslında bunun temel sebebi, kurumumuza verilen görevlerin günümüzde artık çok geniş bir alanda etkin olmayı gerektirmesi. BDDK; finansal piyasalarda güven ve istikrarın sağlanması, kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışması, malî sektörün gelişmesi ve tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla kuruldu. Kurumumuzun teşkilat yapısı da günün koşullarına göre birkaç kez revize edildi. Uygulama dairelerinin bu yapıdaki temel görevi; denetim sonuçları, düzenleme gereksinimleri, banka talimatları ve karar organımız olan kurul faaliyetleri arasındaki iş akışını sağlamak. Uygulama daireleri olarak bu denli farklı alana dokunmanın ve birçok tarafla iletişim hâlinde olmanın bizleri mutlu ettiğini söyleyebilirim.

Uygulama III’e gelince sizlerin de malumu, bizim çok önemli bir görevimiz daha var. Bu Daire esas olarak ülkemizde katılım bankacılığı ve faizsiz finans sektörünün geliştirilmesi amacıyla kuruldu. Sektörün gelişmesi adına 10. Kalkınma Planı’nda kurumumuza yüklenen sorumluluklara yönelik geçtiğimiz dönemde başarılı çalışmalar yaptık. Sektörün geliştirilmesi gündemi, en üst seviyede tüm kamu kurumları nezdinde devam ediyor. Bu minvalde Cumhurbaşkanlığı 100 günlük eylem programları, Yeni Ekonomik Program ve hazırlık çalışmaları devam eden 11. Kalkınma Planı kapsamında gerekli çabayı göstermeye devam ediyoruz.

 

 

 

Katılım bankalarının 2018 yılı net dönem kârı, bir önceki yıla göre yüzde 33 artarak 2 milyar 97 milyon TL’ye ulaştı. Türkiye’deki güncel çalışmalarını da göz önünde bulundurduğumuzda katılım bankalarının bankacılık sektörü içindeki konumunu ve geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?


Yüzde 5 pazar payı, her ne kadar bizi tatmin etmese de katılım bankalarının bugün geldiği nokta, gelecek için oldukça umut verici. Zira 2002 yılında 150 şube ve 2 bin 500 personel ile faaliyet gösteren katılım bankaları, bugün bin 130 şube ve 15 bin 700 personeli olan alternatif bir finans sektörünü temsil ediyor. Yıllık ortalama aktif büyüme oranları yüzde 23 olan katılım bankalarının, aynı dönemde yüzde 18 büyüyen konvansiyonel bankaların üzerinde bir ivmeye ulaştığını gözlemliyoruz. Toplam aktif büyüklükleri 200 milyar TL’yi çoktan aştı. 2002 yılında yüzde 1,9 olan aktif payları, finans sektöründeki hızlı büyümeye rağmen yüzde 5,54’e yükseldi. Katılım bankalarımızın büyüme dönemindeki odak noktalarının KOBİ’ler olması bizleri ayrıca mutlu ediyor. Nitekim sektörün toplam kredileri içindeki payı yüzde 4,9 iken bu oran KOBİ kredilerinde yüzde 6,3 düzeyinde. Bununla birlikte katılım bankalarının ülke tasarruf oranlarına katkısı da önemli. Topladıkları fonlar, sektörün toplam mevduatı içinde yüzde 7,1 paya sahip. Tabii potansiyelin oldukça gerisinde. Türkiye Katılım Bankaları Birliği’nin ortaya koyduğu 2025 yılında yüzde 15 pazar payı hedefi, zor ancak ulaşılamaz değil. BDDK olarak kalkınma ve yatırım bankalarına son dönemde verdiğimiz faizsiz finansman kullandırma imkânının sağlayacağı katkıyı önemsiyoruz. Bu manada yüzde 15 hedefinin yalnızca katılım bankaları olarak değil, bankacılık sektörü içerisindeki faizsiz finansman büyüklüğü olarak okunması gerektiğini düşünüyoruz. Nitekim İstanbul, uluslararası bir finans merkezi olacaksa, faizsiz finans sektörünü yalnızca katılım bankalarından ibaret göremeyiz.

 

 

 

Türkiye, özellikle son yıllarda yabancı yatırımcıların odağında yer alıyor. Birçok alanda olduğu gibi bankacılık sektöründe de yurt dışı merkezli finansal kuruluşların arttığını gözlemliyoruz. Bu bağlamda katılım bankacılığı özelinde Türkiye’de yatırım yapmak isteyen finansal kuruluşları ne gibi prosedürler bekliyor?


Hepimizin malumu ülkece geçmişte yaşadığımız finansal krizlerin etkisi son olarak 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nda kendini gösterdi. Kanun koyucunun özellikle banka kuruluşu (lisanslama) ve kurucularına ilişkin şartları, daha ihtiyatlı bir bakış açısıyla düzenleme kapsamına aldığını görüyoruz. Kurumumuz bankaların kuruluş ve faaliyete geçme aşamaları için ayrı ayrı izin prosedürleri takip ediyor. Bu bağlamda dikkate aldığımız başlıkların bazılarını; kuruluş izni aşamasında genel olarak ortaklık yapısının kimlerden oluştuğu, sahip oldukları mali güç ve itibar ile kurulacak bankaya konulacak sermayenin yeterliliği ve kaynağı gibi hususlar oluşturuyor. Faaliyet izni aşamasında ise odaklandığımız temel konu, bankanın öngördüğü faaliyetleri gerçekleştirebilecek kapasiteye sahip olup olmadığı. Her iki aşamada da oldukça titiz bir inceleme süreci yürüttüğümüzü söyleyebilirim. Yabancı sermayenin ağırlığı açısından son dönemde katılım bankaları tarafında durum biraz değişti. 2015 yılında Ziraat Katılım, 2016 yılında Vakıf Katılım ve son olarak Şubat 2019’da EmlakBank’ın faaliyete geçmesiyle toplam altı bankanın üçü, kamu sermayeli oldu. Tabii yurt içinden veya yurt dışından banka kurmayı düşünen kişilerle zaman zaman görüşmelerimiz oluyor. Özellikle katılım bankacılığına ve faizsiz yatırım bankacılığına yönelik ilgiyi gözlemliyoruz. Küresel çapta hızla yaygınlaşan dijital dönüşüm, işlem kolaylığının öncelikte olduğu bankacılık sektörünü de etkiledi.

 

 

 

Günümüzde tüm finans kuruluşları internet bankacılığı ve kişisel mobil uygulamalarla müşterilerine pratik hizmetler sunuyor. Bu gibi online işlemlerin mevzuatı ve takibi hakkında bilgi verebilir misiniz?


Dijitalleşen dünyada yenilikçi teknolojilere odaklanmak artık finans sektörü için de vazgeçilmez. İnternet bankacılığı ve mobil bankacılık gibi uygulamaların getirdiği birçok faydayı bu minvalde sıralayabiliriz. Ancak otorite olarak biz, bu hizmetlerden kaynaklanacak risklerin etkin yönetimini daha çok önemsiyoruz. Bilgi sistemleri uyum konusunda uzman personelin görev aldığı özel bir dairemiz var. Kurumumuz bankaların bilgi sistemleri yönetiminde esas alacakları asgari usul ve esasları belirledi. Bu mevzuat, bilgi sistemlerinin yönetimine ilişkin genel hükümler ile elektronik bankacılık hizmetlerinin sunulmasında ve bunlara ilişkin risklerin yönetiminde gerekli bilgi sistemleri kontrollerini düzenliyor. Böylece internet bankacılığı, mobil bankacılık, açık bankacılık servisleri ve bulut bilişim gibi ciddi gelişmelerin yaşandığı alanlarda mevzuat gereksinimi şimdilik tamamlandı. Bağımsız denetim şirketleri, her yıl bankalarımızı online işlemler de dâhil olmak üzere bilgi sistemleri denetimine tabi tutuyor ve raporlarını kurumumuza gönderiyor. Bizler de gerekli gördüğümüz takdirde bahse konu raporlara yönelik yerinde inceleme yapmak ve Yönetim Kurulu onaylı aksiyon planları almak gibi işlemler gerçekleştiriyoruz.

 

 

 

Son yıllarda kamunun katılım bankacılığına desteği yadsınamaz. Bu çerçevede BDDK bünyesinde katılım bankacılığının gelişimine yönelik yapılan çalışmalardan bahseder misiniz?


 Kurumumuz bünyesinde faizsiz finansın ve katılım bankacılığının geliştirilmesine yönelik çalışmaların geçmişi 2013 yılına kadar uzanıyor. TKBB ile birlikte Kızılcahamam’da organize ettiğimiz “Katılım Bankacılığı ve Faizsiz Finans Çalıştayı”, bu süreçte adeta bir milat oldu. Çalıştayda belirlediğimiz aksiyonlar, 10. Kalkınma Planı’nda birer eyleme dönüştü. Bu dönemde kamu katılım bankalarının kurulması, katılım sigortacılığının ve faizsiz yatırım fonlarının oluşumu, kamu ve özel sektör sukuk ihraçlarının arttırılması gibi somut adımların yanı sıra sektörün sürdürülebilir gelişme göstermesi adına Merkezi Danışma Kurulu’nun kurulması, mevzuat değişiklikleri, birçok üniversitede akademik bölümler ve araştırma merkezlerinin açılması gibi yapısal adımlar atıldı. Son dönemde hayata geçirdiğimiz düzenlemeler, kendi prensiplerine sadık bir biçimde sektörü geleceğe hazırlıyor. Fon kullandırma tarafında uluslararası yöntemler ülkemiz mevzuatına kazandırıldı ve bu sayede ürün çeşitliliğinin arttırılmasının yolu da açılmış oldu. Fon toplama tarafında ise katılım bankalarına yatırım vekâletine dayalı fon toplama yetkisi verilerek konvansiyonel bankalarla rekabet gücü arttırıldı. Ayrıca 2018 yılı Mayıs ayında kurulan Merkezi Danışma Kurulu’ndan sonra bu kez, katılım bankaları nezdindeki danışma kurullarının yasal altyapısını oluşturma çalışmalarına başladık. Hâlihazırda görüş alma süreci tamamlanan tebliğ taslağımız, inşallah en yakın zamanda yürürlüğe girecek. Bu tebliğ taslağı sayesinde katılım bankalarının faizsiz finans prensiplerine uyum süreçleri, ilk defa yasal ve kurumsal bir yapıya kavuşmuş olacak.

 

 

 

BDDK Uygulama III Daire Başkanı/  Ömer Çekin

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!

Gelişmelerden Haberdar Olun

@